YARGI VE İŞ DÜNYASI ADANA’DA BULUŞTU
YARGI VE İŞ DÜNYASI ADANA’DA BULUŞTU
İş dünyasının sorunlarını tespit ederek çözümlerini geliştirmek amacıyla Adana Sanayi Odasının (ADASO) destekleriyle ilk gerçekleştirilen Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu’nda ticaret hukukundan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri ile çalışma hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ve alternatif uyuşmazlık çözüm önerileri ele alındı. ADASO Başkanı Zeki Kıvanç, sürdürülebilir iş ve yatırım ortamının oluşturulmasının iyi işleyen bir hukuk sistemi ile sağlanacağını, hukukun güveni; güvenin de yatırımı getireceğini vurguladı.
Adalet Bakanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Adana Sanayi Odası (ADASO) işbirliğinde gerçekleştirilen Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu’nda ticaret hukukundan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri ile çalışma hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ve alternatif uyuşmazlık çözüm önerileri tartışıldı.
Adana HiltonSa Otel’de düzenlenen programa Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu, Adana Valisi Süleyman Elban, Yargıtay Birinci Başkan Vekili Adem Albayrak, Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can, Adana Sanayi Odası (ADASO) Meclis Başkanı İsrafil Uçurum, ADASO Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, yargı mensupları ve iş insanları katıldı.
“Ekonominin dayandığı ana sütun güvendir”
Adanalı sanayicilere hitap eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hukuk ve ekonomi ilişkisinin önemine işaret ederek, yatırımcının öngörülebilirlik istediğini, hukuk devletinin en belirgin özelliğinin hukuki güvenlik ve hukuki verimlilik ilkesi olduğunu vurguladı. Bakan Tunç, yatırımcının kendini güvende hissedeceği, keyfi uygulamalarla karşılaşmayacağı ortam isteyeceğini, ekonominin dayandığı ana sütunun güven olduğunu belirtti.
Arabuluculuğu geliştirmeye devam edeceklerini belirten Tunç, kira, kat mülkiyeti, ortaklığın giderilmesi ve komşuluk uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulamasının 1 Eylül'de başlayacağını hatırlattı. Yılmaz Tunç, arabulucuya giden dosyaların yüzde 70'inde anlaşma sağlandığını bildirdi.
Adalete güveni daha da yükseklere taşımanın gayreti içerisinde olacaklarını ifade eden Tunç, şunları kaydetti: "Yargının daha adil, etkin, hızlı işleyebilmesi anlamında reform süreci devam edecek. Şu anda yine bir İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığımız var. Türkiye Yüzyılı'nın İnsan Hakları Eylem Planı'nı hazırlayacağız. Türkiye Yüzyılı adaletin de yüzyılı olsun diyoruz. Adalet Bakanlığı olarak adalete güveni daha da artırmanın gayretiyle hukuki öngörülebilirliğin, hukuki güvenliğin tam anlamıyla sağlanabildiği bir ortamı oluşturmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne mevzuat düzenlemelerinde teknik destek vermeye devam edeceğiz."
"Tahkim ve arabulucuk gibi yargıda iş yükünü azaltan yöntemler yaygınlaşmalı”
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise yargı camiasının destekleriyle tahkim ve arabulucuk gibi yargıda iş yükünü azaltan, adaletin zamanında tecelli etmesini sağlayacak yöntemlerin yaygınlaşmasına gayret ettiklerini söyledi. TOBB bünyesinde "Arabuluculuk ve Uyuşmazlık Çözüm Merkezi" (TOBBUYUM) kurduklarını anımsatan Başkan Hisarcıklıoğlu, “Odalarımız bu konuyu sahiplendi. Kendi bünyelerinde merkezler açarak arabuluculuğun yaygınlaşmasını sağladılar. Bugün 65 ilde 120 oda ve borsa bünyesinde uyum koordinasyonunda çalışan 120 arabuluculuk ve tahkim merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde yaklaşık 1200 personel görev yapmaktadır. İşte bu sayede bu sistemin kullanımı her geçen gün daha çok artıyor. Bugüne kadar arabuluculukta Türkiye genelinde 4 milyona yakın dosya, anlaşmayla sonuçlandı. Her dosyanın en az iki tarafı olduğuna göre 8 milyon vatandaşımız mahkemeye gitmeden el sıkışarak anlaştı. Aslında, bizim kültürümüzde var olan 'helalleşme' sağlandı. Eskiden yıllar süren davalar, günler, haftalar içinde artık biter hale geldi. Yani adalete erişim de hızlandı. Gelen dosyaların yüzde 70'inde de uzlaşma sağlandı ancak yüzde 30'u mahkemelere gidiyor. Bu sayede yargının üzerindeki büyük bir yük de azaltıldı." diye konuştu.
Hisarcıklıoğlu, ticari hayatta zamanın en önemli sermaye olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Ticareti kolaylaştıracak, ekonomiyi ve yargı sistemimizi güçlendirecek her düzenleme bizim için önemli ve değerlidir. Gelişmiş ekonomilerde ticari uyuşmazlıkların yüzde 75'i alternatif çözüm yöntemleriyle sonuçlandırılmaktadır. Standart adli yargıya 4 ihtilaftan sadece biri gitmektedir. Hükümetimiz, arabuluculuğun gelişmesi için büyük bir vizyonla Singapur Konvansiyonu'nda da taraf olmuştur. Bundan dolayı da kendilerine teşekkür ediyoruz. Böylece arabuluculuk sonucunda imzalanan sulh anlaşmalarının taraf ülkelerde de ilave bir mahkeme veya hakem kararına gerek kalmaksızın icrası mümkün hale gelmiştir. Bu vesileyle arabuluculuğun gelişmesini sağlayan Adalet Bakanlığımıza, Genel Müdürümüz Sayın Hakan Öztatar'a teşekkür ediyorum."
“İyi işleyen bir hukuk sistemi, sürdürülebilir iş ve yatırım ortamı oluşturulmasını sağlar”
ADASO Başkanı Zeki Kıvanç da konuşmasında kalkınmanın ve zenginleşmenin yolunun sanayiden, üretimden ve ihracattan geçtiğini, üretime destek verilmesi halinde ekonominin büyüyeceğini, yeni iş imkânlarının ve daha iyi yaşam koşullarının ortaya çıkacağını dile getirdi. Başkan Kıvanç, sürdürülebilir iş ve yatırım ortamının oluşturulmasının iyi işleyen bir hukuk sistemi ile sağlanacağını, hukukun güveni; güvenin de yatırımı getireceğini vurguladı.
Reel sektörün, güven duygusu olduğunda daha kolay risk alabileceğini, yatırım ve üretim yapabileceğini ifade eden Kıvanç, yaratacağı istihdam ile ülke refahına önemli katkılar sağlayacağını dile getirdi. Yargı ve iş dünyası arasındaki ilişkiyi daha da güçlendirmek ve ortak çözümler bulmak için bir araya gelmenin son derece önemli olduğunu aktaran Kıvanç, sempozyumda yargı sistemindeki güncel sorunların ele alınacağını mevcut düzenlemelerin değerlendirilerek iş dünyasının karşılaştığı zorluklara odaklanılacağını vurguladı. İş dünyasını ilgilendiren hukuki düzenlemelerde ve özelikle adli süreçlerle ilgili konularda iş dünyasının temsilcisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) görüş ve önerilerinden faydalanılmasının çok önemli olacağını dile getiren Kıvanç, iş dünyasının bazı ortak sorunlarını da anlattı.
“İş Kanunu’nun 21. maddesi yeniden düzenlenmeli”
İş Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21’inci maddelerindeki işe iade davalarının iş güvencesi ve işe iade amacına hizmet etmekten çok uzak olduğunu, bu davaların uygulamada işe iade değil, ek tazminat davasına dönüştüğünü kaydeden Kıvanç, mevcut düzenleme ve uygulamanın işçi ile işveren arasındaki sorunu çözmediği gibi iş barışını bozduğunu, yeni uyuşmazlıklara ve yeni davaların açılmasına yol açtığını söyledi. Kıvanç, şunları kaydetti: “İşe iade davasının kabulü halinde hükme bağlanan, dört aylık boşta geçen ücret ve işe başlatmama tazminatının dışında, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretleri de bu karardan etkilendiğinden, söz konusu alacak kalemleri için yeni davalar açılmakta ve uyuşmazlığı çözmek yerine yeniden sorun doğuran bir dava haline gelmektedir. Bu durum hem tarafları hem de yargıyı uzun süre meşgul etmekte ve gereğinden fazla iş yükü oluşturmaktadır. Mahkemeler, işe iade davası açan işçinin, dava devam ederken başka yerde çalışıp çalışmadığını araştırmalı ve 4 aylık boşta geçen süreye ilişkin ücret konusunda mükerrer ödemenin önüne geçmelidir. Bunun için İş Kanunu’nun 21. maddesinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.”
“İş Kanunu ile Ticaret Kanunu uyumlu hale getirilmeli”
Kıvanç, işçi ile işveren arasındaki rekabet yasağının ihlaline dair davalar konusunda yargıda, hangi mahkemelerin görevli olduğu konusunda görüş birliğinin mevcut olmadığını, Yargıtay’ın iş davalarına bakan 9. Hukuk Dairesi ile ticari davalara bakan 11. Hukuk Dairesi’nin “Bizim görevimizdir” dediğini anımsattı. Kıvanç, “İş mahkemelerinin yargılama şekli ile ticaret mahkemelerinin yargılama şekli oldukça farklıdır. Bu nedenle bu uyuşmazlığın giderilmesi için, İş Mahkemeleri Kanunu ile Ticaret Kanunu uyumlu hale getirilmeli” açıklamasında bulundu.
SGK primi aldığı halde rücu davası açıyor!
İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) işverenlere rücu davası açtığını, ancak iş kazası meslek hastalığı için SGK’nın ileride yapacağı ödemeler için işverenlerin önceden prim ödediğini hatırlatan Kıvanç, bu sebeple iş kazası ve meslek hastalıkları sonucunda kurumun yaptığı ve yapacağı ödemeleri işverenlere rücu etmesini kaldıracak düzenlemelerin hayata geçirilmesini istedi. Kıvanç, “Ya bu prim alınmamalı ya da prim alınıyorsa iş verene rücu edilmemelidir. Bu alandaki diğer bir sorun da taraf olan SGK’nın iş kazası incelemeleri yaparak kusur oranını belirlemesidir.” ifadelerini kullandı.
İşçi ve işveren arasındaki anlaşmalara dayalı ödemelerde işçiden ibraname alındığını, ibranameyle ilgili Borçlar Kanunu’nda düzenlemeler yapıldığını, bu kanunun 420. maddesinin başlığında “ibra” yazmakla birlikte, madde içeriğinin ibra ile değil, “ifa” ile ilgili olduğunun çok açık biçimde görüldüğünü aktaran Kıvanç, bu konuda, “Bu maddenin işverenler açısından uygulanabilme ihtimali zayıftır. Çünkü iş sözleşmesi sona eren işçinin bir ay sonra işyerine gelip işvereni ibra etmesi gerçekçi ve uygulanabilir bir yöntem değildir. Hayatın olağan akışına uygun olmayan bu maddenin hayatın gerçekleri ile uyumlu hale getirilmesi gerekir.” dedi.
“Çalışanlar açısından Gelir Vergisi Tarifesi yeniden düzenlenmeli”
Ülkemizde yaşanan enflasyon sebebiyle brüt ücretlerde artışlar gerçekleştiğini, ancak Gelir Vergisi Kanunu'nda düzenlenen vergi dilimlerinin revize edilmediğinden, asgari ücretten yüksek ücret alan kişilerin günümüzde daha fazla gelir vergisi ödemek zorunda kaldığını belirten Kıvanç, “2000 yılında Gelir Vergisi’nin ilk basamağı asgari ücretin yaklaşık 22 katıydı. Günümüzde bu oran 6.1 kata düşmüştür. Çalışanlar açısından Gelir Vergisi Tarifesi’nin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Temmuz 2023’den tarihinden itibaren SGK Prim Esas Tavan Ücreti 100 bin 608 liraya yükselmiştir. Prime esas kazanç tavanının çok fazla olmasından dolayı, işçilik maliyetleri yükselmekte bu durum kayıt dışılığa yol açmaktadır. Mevcutta brüt asgari ücretin 7.5 katına çıkarılan SGK tavan ücreti yeniden gözden geçirilerek geçmişte olduğu gibi asgari ücretin 5 katı olarak düzenlenmesi uygun olacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Asgari ücret desteği, brüt asgari ücretin yüzde 6’sı olmalı”
Son dönemlerde asgari ücrette oldukça yüksek artışlar yapıldığını, çalışanların refah seviyesinin yükselmesini istediklerini ancak işletmelerin rekabet gücünün korunmasının da önemli olduğunu hatırlatan Kıvanç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mevcut durumda 500 TL asgari ücret desteği verilmektedir. 2016 yılında asgari ücret desteği uygulamaya alındığında brüt asgari ücretin yüzde 6’sı tutarındaydı. İşverenlere sağlanan Asgari Ücret desteğinin en az yüzde 6 oranında olması ve sürekli hale getirilmesi işletmelerimizi nispeten rahatlatacaktır. Enflasyondan kaynaklanan bir diğer sorun döviz ile yapılan sözleşmelerin TL cinsinden vadeli çeklerle ödenmesine ilişkindir. Yargı uygulamasında çekin düzenlendiği anda borçlunun borçtan kurtulduğu, vade tarihindeki kurun önem arz etmediğine vurgu yapılmaktadır. Bu durum ticari yaşamın icaplarına uygun olmayıp enflasyon nedeniyle ödeme yapılan tarafın mağduriyetine yol açmaktadır.”
“Tahkim uygulaması da yaygınlaşmalı”
Arabuluculuğun oldukça yaygınlaştığını, kısa sürede sorunları çözmesi nedeniyle işveren ve çalışanlar tarafından olumlu bir uygulama olarak görüldüğüne dikkat çeken Kıvanç, iş dünyası olarak arabuluculuk ve alternatif çözüm yollarından önemli oranda fayda sağladıklarını bildirdi. Kıvanç, “İş dünyası olarak zamana karşı bir yarış içerisindeyiz. Bu nedenle hem yargı camiasının iş yükünün azaltılması hem de uyuşmazlıkların daha kısa sürede sonuçlanması bakımından, alternatif çözüm yollarından olan Tahkim uygulamasının da yaygınlaşmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.” diye konuştu. Kıvanç, yargı alanında katedilmesi gereken uzun bir yol olduğunu, hukuk sistemini daha güvenilir ve daha iyi işler hale getirmede başarılı olunması halinde; Türkiye’nin ve ülke ekonomisinin güçlü hale geleceğini sözlerine ekledi.
“İş dünyasının sorunlarının çözü için ilk adımı ADASO’nun destekleriyle attık”
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü Hakan Öztatar ise iş dünyasının sorunlarını tespit ederek çözümlerini geliştirmek amacıyla toplantının düzenlendiğini söyledi. Bu kapsamda ilk adımı Adana Sanayi Odasının (ADASO) destekleriyle Adana'dan attıklarını belirten Öztatar, şöyle konuştu: "Tüm tarafların katılımıyla yargı ve iş dünyasının bir araya gelmesini, karşılıklı fikir alışverişini, yargı süreçlerinin uzaması ve bunlara ilişkin çözüm önerilerinin tartışılmasını, hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk, tahkim gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin kullanılmasının arttırılmasına yönelik yapılacakların tespiti ve çözüm önerilerinin tartışılmasını, mevzuat veya uygulama nedeniyle yaşanan aksaklıkların tespiti amacıyla bunların ortadan kaldırılmasını önemsiyoruz. Bu düşünceden hareketle sempozyum programı oluştururken yargı ve iş dünyasının karşılıklı sorunlarını tespit ederek bu sorunlara ilişkin çözüm yolları bulunabilmesi için değerli çalışmalara imza atmış akademisyenler ile kanun uygulayıcıları ve konunun muhatabı konumundaki değerli aktörlerin de görüş, bilgi ve deneyimlerini paylaşabileceği bir ortam yaratarak, tüm paydaşların doğrudan buluşturulması ve daha da önemlisi taraftarın iletişim kurmaları ve birbirlerini anlamalarını sağlamak amaçlandı."